Daha önceleri küçük bir balıkçı kasabası olan Cascais, 1870 yılında Kral I.Luis tarafından yazlık olarak kullanılmaya başlanmış.Bu durum diğer aristokratların da ilgisini çekmiş ve böylece Cascais’e yeni villalar,konaklar yapılmaya başlanmış. 1926 yılında Lizbon – Cascais tren hattının açılmasıyla birlikte bu güzel beldenin popülaritesi iyiden iyiye artış göstermiş. 2.Dünya Savaşı sırasında buraya gelen aktörler, politikacılar, aristokratlar sayesinde 20.000 civarında nüfus oluşmuş.
-Cascais’in çok şirin bir merkezi var. Arnavut kaldırımlı sokaklarda butikler, hediyelik eşya dükkanları, sahile doğru gittikçe restoranlar ve kafeler bulabilirsiniz. Denize girmek isteyenler için çevrede çok güzel plajlar bulunuyor.Atlas Okyanusu’nda su sporları deneyimi yaşamak isteyenler içinde bir çok alternatif var. Biz Mart ayında gittik ve hava sıcaklığı 21 dereceydi. Bu sıcaklıkla bile plajlar güneşlenenlerle doluydu hatta denize girenler bile vardı.
-Merkeze 2.5 km mesafede Boca do İnferno kayalıklarını görebilirsiniz. Okyanus dalgalarının aşındırdığı bu kayalıklardan rüzgarlı havalarda uğultular geldiği için halk arasında bu isim koyulmuş.
-Deniz kıyısından ara sokaklara doğru girdiğinizde birbirinden güzel villaları, renkli çiçeklerle bezenmiş bahçeleri, dar sokaklar arasında küçük kafeleri görebilirsiniz.
-Cascais’e Lizbon’da Cais do Sodré istasyonundan 40 dakikalık tren yolculuğu ile ulaşabiliyorsunuz.Hatta bizim yaptığımız gibi ilk olarak Cascais’e gidip, dönüşte Belém’de inip bir gününüzü bu iki bölgeye ayırabilirsiniz. Gidiş -dönüş tren bileti 1 kişi için 4.80 euro. Eğer Lizbon’da çok kısa kalmayacaksanız, Cascais’e uğramadan dönmeyin.